Onlar “Duygusuz” olarak çoğu kez tanımlanıyor. Ne kendilerine yönelik üzüntülerini, heyecanlarını, kızgınlıklarını gösteriyor ne de karşılarında olan, yani iletişim içinde oldukları insanlarla empati içine girebiliyor. Kendi duygularını bile tarif etmekte ciddi olarak güçlük içinde oldukları için başka insanlarında ne halde olduğu onları pek alakadar etmiyor. Hatta onları sevgisiz, ruhsuz, duyarsız ve ilgisiz zannedenler bile çoktur. Tüm bunların üstüne bu kadar olumsuz özelliği bir arada bulunduran aleksitimiklerin sayıları da öyle zannedildiği kadar az değil. Yaşamın pek çok alanında karşılaşabiliyoruz. En kötüsü ise onlarla birebir ilişki kurmak mecburiyetinde kalmak. Hayal edinsenize aleksitimik olan bir üst düzey yönetici ile muhatap olduğunuzu, hayat cehenneme dönerdi herhalde.
Aleksitimik nedir?
Kimi zaman bir sevgili, kimi zaman yönetici, kimi zaman arkadaş kimi zaman da ebeveyn, olarak çıkarlar karşımıza. Uzun zaman “neden bu kadar soğuk, katı, sanki, yıkılmaz duvarları var?” diye düşündürürler karşısındakileri. Onlarla iletişim kurma gayretleri genellikle boşa gider çünkü ortada, duygularını anlatmakta ve tanımlamakta hatta başkalarının duygularını da anlamakta güçlük çeken biri, yani aleksitimik kişilik özelliğine sahip biri vardır…
Bu insanların kişilik yapılarının aleksitimik olduğu, henüz bundan 30 yıl önce keşfedildi. Psikanalist Bsifneos’un 1970’li yıllarda, kendi hastaları üstünde yaptığı gözlemlerin ardından keşfedilen aleksitimi kavramının Türkçedeki karşılığına ise ‘duygu sağırlığı’ adı veriliyor.
İlerleyen yıllar içinde bu kavram üstünde daha fazla çalışma yapılmış. Özellikle Kanada Toronto Üniversitesi’nde görev yapan 3 araştırmacı, 1980’li yılların başından sonra insanlardaki bu özelliğin seviyesini ölçen 20 soruluk bir ölçek geliştirmiş. Bu ölçeğin Türkiye’deki geçerlilik çalışmasını da Yrd. Doç. Dr. Kemal Sayar ve arkadaşları yapmış ve kavramı farklı gruplar üstünde araştırmışlar.
Aleksitimik kişiler nasıl anlaşılır?
Yrd. Doç. Dr. Kemal Sayar, aleksimit kişilerin nasıl anlaşılacağı sorusuna, “Kuru insanlar olarak gözlüyoruz” cevabını veriyor. Bu kişilerin daha kuru, robotik, etrafına sıcaklık saçmayan insanlar olarak tanımlanabileceğini belirten Sayar, anlatmak ve anlamak zorlukları yaşadıkları için en büyük zararlarının yine kendilerine olduğunu aktardı.
İlk olarak fiziksel rahatsızlıklara daha sık yakalandıklarının altını çizen Sayar, fiziksel hastalıklara yalanmalarının sebeplerini ifade edilemeyen duyguların bir biçimde vücutta kendilerine çıkış kanalı bulmaları olarak gösterdi. Bedenselleştirme denilen bu durum, ruhsal çatışmaların fiziksel olaylarla dışarı atılması olduğunu kaydeden Sayar, bu tarz insanların daha çok bedenselleştirme gösterdiğini, çünkü duyguların var olmasına rağmen bu kişiler tanımlayamadıkları için ya karın ağrısı, ya baş ağrısı olarak kendini gösterdiğini dile getirdi.
Sayar’a göre; Aleksitimi, bir kişilik özelliği yani bir psikiyatrik hastalık değildir ve bu durumun sosyo kültürel etkenlerle de ilişkisi olduğu tespit edilmiştir. Özellikle az eğitimli olan, duygusal alış verişin çok yoğun yaşanmadığı aileler de bu sorunun daha çok gözlendiğini belirten Sayar, aleksitimi ile eğitimin alakasını da şu şekilde tarif ediyor:
“Duygularımızı adlandırabilmek için kelimelere ihtiyacımız vardır ve yeteri kadar kelime hazinesi bulunmayan insanlar duygularını yeteri kadar adlandırmayabilir. Bu konuda son 3-5 yıldır çok ilginç çalışmalar çıkıyor ortaya. Örneğin anne babalarından yeteri kadar şefkat görmemiş çocuklarda, beynin duyguları işleyen bölümünün az geliştiğine rastlanabiliyor.
Sonuç olarak anne babamız tarafından verilen şefkat ve ilgi beynimizin yapısında değişikliğe neden olabiliyor. Bu durumdaki çocuklar, çocukluklarında yeteri kadar duygusal veri almamış, karşısındaki insanlara duygularını ifade etmeyi öğrenememiş çocuklar ve ileriki yaşlarda duyguları işleyecek merkezleri gelişmiyor. Bu, insanlar gündelik hayatlarını devam ettiriyor fakat duygu boyutunda kepenk indiriyor. Sorun duygu sağırlığı olarak isimlendiriliyor çünkü bu insanlar kendi duyguları ve karşılarındakilerin duygularını duyamıyor.”
Çocuklarda idrar yolu enfeksiyonu ve tedavisi!
Prof. Dr. Kamburoğlu: Estetik doğal olandır, sonuç doğal değilse estetik de olmaz