Küresel Covid savaşı..
Küresel Sağlık Güvenliği Endeksi’nde, ABD ve İngiltere pandemiye hazırlık konusunda örnek ülkeler olarak gösteriliyordu. Yeni Zelanda, Çin ve Vietnam ise sıralamada çok altlarda yer alıyordu. 2021’e gelindiğinde ise durum hayli farklı.
ABD ve İngiltere’de pandeminin kontrolden çıktığı düşünülürken, Çin’in aldığı katı önlemler ise Dünya Sağlık Örgütü tarafından övgüyle karşılandı. Yeni Zelanda takdir toplarken, 95 milyonluk nüfusa sahip Vietnam’da Covid kaynaklı can kaybı 35’te kaldı.
Kağıt üzerinde pandemiye karşı güçlü görünen bazı ülkeler gerçek hayatta çuvalladı. Oysa hazırlıklarında eksikler olduğu düşünülen bazı ülkeler çok daha iyi mücadele verdi.
.
Peki bunun nedeni ne?
ABD Michigan Üniversitesi küresel sağlık uzmanı Prof. Dr. Elizabeth King, “Herkes aynı virüsle uğraşıyor, peki ülkeler neden farklı tepkiler veriyor, başarı oranı neye göre değişiyor?” sorusuna yanıt arıyor. 30 ülkeden 60 bilim insanın katkıda bulunduğı araştırma aslında hayli zor.
Örneğin Belçika, şüphe vakaları ölüm istatistiklerine dahil ettiği için toplam can kaybı sayısını diğer ülkelerdekinden daha yüksek gösteriyor. Almanya ve Fransa, başından bu yana bakımevlerindeki kayıpları da toplama dahil ederken, İngiltere ise hastanede tedavi altında olanlara odaklanıyor. Vaka sayısını karşılaştırmak ise daha da zor. Test sayısı ne kadar artarsa, vaka sayısı da o kadar artar. Testlerin yaygınlığı ve test yapma kriterleri ülkelere göre farklılık gösteriyor.
Ayrıca ülkelerin demografik yapıları da göz önünde tutulması gereken bir diğer unsur. İtalya’da nüfusunun beşte birinden fazlasını Covid-19’a karşı daha riskli olarak görülen 65 yaş üstü oluşturuyor. Dünyanın en genç nüfusa sahip 20 ülkesinin 19’u ise Afrika kıtasında yer alıyor.
Yine de, hükümetlerin attıkları adımların ve harekete geçme hızlarının pandeminin ilk dalgasının ülke bazında sonuçları üzerinde derin etkileri olduğu görülüyor.
Siyaset ve Covid-19
Prof. Dr. King ve birlikte çalıştığı bilim insanları yönetim sistemi (demokrasi veya otokrasi), resmi siyasi kurumlar (federal ya da başkanlık kurumları vs) ve devletin kapasitesi (sağlık sistemleri ve kamu yönetimi üzerindeki kontrol) gibi unsurların, ülkelerin Covid-19’a verdiği tepkileri şekillendirdiğini belirtiyorlar.
Örneğin Çin, Ocak 2020’de 50 milyon insanın yaşadığı Vuhan eyaletini tamamen karantina altına almak gibi eşi benzeri görülmemiş bir adım attığında, otoriter rejimlerin Covid-19’a karşı mücadelelerinde demokrasilere göre avantaja sahibi olabileceğini savunanlar oldu. Ancak İtalya başta olmak üzere Batı demokrasileri de kısıtlayıcı kararlar almaya başladıktan sonra tartışma da daha farklı bir zemine kaydı.
Siyasi sistemler
Otoriter yönetimlerin aldıkları tedbirlerin daha az itirazla karşılaşması beklenirken, bunların uygulanması ise bambaşka bir konu. King, otoriter hükümetlerin halkın duyduğu güveni aşındırmış olmaları halinde, bu taktiklerin de uzun vadede işe yaramayabileceğine belirtiyor.İnsanların kısıtlayıcı önlemlere uymasını sağlamak için “bilgi akışı, devlete güven ve kurumlara güvenin önemli olduğunu” ifade ediyor.
Rusya’nın pandemiye tepkisinin başlangıçta veri eksikliği nedeniyle zayıf olduğuna dikkat çekiyor. Ancak son zamanlarda Rus hükümetinin bilgi akışını iyileştirdiğini ve salgının etkilerini hafifletmeyi amaçlayan güçlü bir dizi sosyal politika geliştirdiğini de sözlerine ekliyor.
Prof. King, “Aslında çok iyi bilgi akışına sahip olmayan birçok demokratik rejim de gördüklerini” de vurguluyor. Örneğin Brezilya… Devlet Başkanı Jair Bolsonaro, koronavirüse karşı yapılan uyarıları zayıflatan mesajlar verdi ve ülkede can kaybı sayısının çok yüksek düzeylere ulaşmasından sorumlu tutuldu. ABD Başkanı Donald Trump da virüsü hafife almakla suçlandı ve pandemiye nasıl tepki verileceği konusunda diğer eyaletlerle görüş ayrılığı yaşadı.
Takip ve karantina programları
Prof. Dr. King, sağlık altyapısı zayıf olan bazı ülkelerin beklemek yerine salgına hayli hızlı bir şekilde tepki vererek pandemiylr başarılı bir şekilde baş edebildiklerini söylüyor: “Bu ülkeler maske, sosyal mesafe gibi ilaç ve tıbbi yardım temelli olmayan, etkinliği kanıtlanmış önlemleri hızlı ve katı şekilde aldılar. Ayrıca vakaları takip etmek ve destek sunmak için sağlam bir sistem uyguladılar.”
Mesela en çok örnek gösterilen salgında adeta tam puan alan ülkelardan Vietnam, vakaları çok başarılı bir şekilde takip edip karantina altına aldı. Bir başka başarılı örnek olan Güney Kore de maliyeti yüksek kitlesel test ve takip programıyla dikkat çekti. Ebola salgınında ciddi sıkıntılar yaşayan Batı Afrika ülkeleri de Covid’in ilerleyişini takip etmek ve izlemek için yerel örgütlenmelerin desteğini aldı.
Prof. Dr. King, pandeminin ilk dalgasında, önceki salgınlardan ders çıkarılmasının, AIDS salgınına “çok yanlış” yanıt veren Güney Afrika’ya yardımcı olduğunu belirtiyor.
Sosyal politika adımları
Hükümetlerin, krizi yönetmek ve ekonomiyi desteklemek için yürürlüğe soktukları sosyal politikalar arasında önemli farklar görüldü. Almanya, sosyal destek ve parasal yardımlarda hayli başarılı çizgideydi. Uzaktan eğitimine yardımcı olurken aynı zamanda kendi işini yapmak zorunda kalan ebeveynlere ek izin vereceğini açıkladı. Çin’in yaklaşımının etkinliğinin arkasında da katı kısıtlamalardan çok bu tarz sosyal politikalar yattıyor.
Zamanlama kritik
King, hükümetlerin aldığı önlemleri belirleyen farklı etkenler olmasına karşın uygulama hızının gerçekten başarıyı tanımlayan unsur olduğunu belirtiyor. Bu gözlem, pandemi döneminde önlem alınmasında geç kalınmasının can kaybını artırdığı ve nispeten güçlü görünen sağlık sistemlerinin Covid vakalarının hızına yetişemediğini gösteren başka çalışmalarla da paralellik gösteriyor. Yani erken harekete geçmek başarıyı etkileyen en önemli faktör olarak ön plana çıkıyor